Bursa nedir, diye sorsam simdi size, vereceğiniz yanıtı sanki biliyorum; ‘’Ekmektir!’’ ‘’Emektir’’ ‘’Tarihtir’’ ‘’Onurdur’’ ‘’yeryüzünde olabilecek en güzel köşelerdendir’’ ‘’İlk aşkımı yaşadığım yer’’ gibi şeyler söylersiniz gibi geliyor bana.
Oysa Bursa gerek ülkemizi ve gerekse de dünyamızı etkileyen birçok özelliklere sahip olarak bütün bunların çok üstündedir. Ya da öyleydi…
Bursa; bir ailenin yüz yılın üzerinde ısrarlı çalışması ile dünyaya tanıttığı ‘’İskender kebabı’’dır. Dünyanın neresinde ise tamamında Türkler ‘’Döner’’ satıyor bugün. 1926 den beri Uludağ çiçeklerinden ürettiği o güzelim kokulu (şimdilerde aroma diyorlar) tatları ile reçelleri ve de gül kokulu lokumları ile Ulus Pastanesi, (hemen Tahtakale alt geçit karşısında, kaçınız biliyor!) ‘’Kestane şekeri’’ni artık bir Bursa markası yapmış olan o çalışkan insanları ile bir Kafkas Pastanesi.
Milâdi 326 yılında İznik’te yapılan Hıristiyan dünyasının Matta’ya göre İncil’in tespit edildiği ilk konsül toplantısının merkezi olması nedeniyle Hıristiyan dünyasında o toplantının yapıldığı kilisenin adının da AYASOFYA olduğunu kaçımız biliyoruz? Ama o dünya biliyor.
Uludağ, kayak, ipekçilik, turizm… Ovamız vardı bir zamanlar… Yeşil Camii’nin hemen arkasında 60 lı yıllarda ailece gidilen çay, kahve içilen teraslardan ovaya doğru baktığınızda sanki bir denize bakar gibiydiniz. Öylece engin, öylece güzel ve üretken ova bugün verimli tarım alanları olmaktan çıkmış. Ovaya yerleşen gerek otomotiv ve de tekstil gibi (sanki başka alanlar yokmuş gibi) yapılan sanayi yatırımları nedeniyle, çift bozan (tarlasını işlemeyi bırakan) ülkemizin çeşitli alanlarından Bursa’ya göçüyle çiftçi çocuklarının overlokçu, tavelci ya da otomotivde bant işçisi olmalarının da tetiklediği o yeni Bursalı profili, Vandal (saldırgan) bir göç haliyle b.k üreten evlerden ve de o evlerde yaşayanların futbolun hayatımıza getirdiği Bursalılık ile o eski efendilik ve sabır dolu, hoş görü sahibi Bursalı arasında sizce hiç fark yok mu? Konuyu uzatmak istemiyorum. Ama bu soruyu da sormak zamanı;
Bursa yeni yerleşikleri ile nereye gidiyor sizce?
Aslında bu konularda yeterince doluyuz hepimiz. Duygularınızı biliyorum ama kısa kesiyorum. Çünkü konumuz BURSASPOR. Ama yazıya giriş yaptığım konu da Bursaspor’la çok ilgili diye düşünüyorum. Çünkü yeni yerleşikler de kendilerini Bursaspor üzerinden Bursalı hale getirip ülke kültürüne bağlı hale geliyorlar. Ya da futbol bütün kentlerde bu etkiye sahip. Diyarbakırspor örneği ortada. Ancak ben başka bir gerçeğe dikkat çekmek istiyorum burada.
Farkında mısınız bilmiyorum; Bursa bir anda bütün Anadolu’nun liderlik istenci oldu. Az önce yazdıklarımı da okuduğunuza göre, bu istencin altında ‘’çift bozanlar’’’ın duygu selinin hiç mi etkisi yok! Yani o göçer duruma düşenler ve onların geride kalanları ‘’Pay-i Taht’’ tan öç almakla Bursa’yı örtüşmediler mi! Osmanlı’da ‘’Pay-i taht ‘’ İstanbul’du. Yani imparatorluğun başkenti; Kanuni zamanında nüfus (16.yy 3. Çeyreği) 500 bin ve de İstanbul’a gitmek neredeyse vizeye tabi. Halk Osmalı’dan o denli bezmiş ki: ‘’
Şalvarı şaltak Osmanlı,
Eğeri kaltak Osmanlı,
Ekende yok, biçende yok
Yemede ortak Osmanlı
Diyerek noktayı koymuş. (Bilmeyene söyleyelim; şaltak dökümlü, gösterişli bir şalvar biçimi ve de Kaltak, eğerde meşinle kaplı tahtadan yapılan kaliteli eğerin adıdır.)
Konumuza dönersek eğer görürüz ki; Bursaspor şu anda sadece Bursa’nın değil ve fakat ANADOLU’NUN SESİ olmak durumundadır. Kime karşı? Pay-ı Taht İstanbul’a karşı!
Ancak geçmişi bırakarak bir gerçeği de kabul etmek gerekir; Hangi Anadolu kenti İstanbul gibi uluslar arası sermayeye açık ve bırakın uluslar arası yatırımı fakat en azından ulusal düzeyde yatırım ve iddia sahibi markalar haline gelmiştir. Buna basını da dâhil. Hep yerel kalınmıştır. Bu da İstanbul’un suçu değil herhalde.
Öyleyse akıllı olmak gerekir, sakin olmak gerekir ve STRATEJİYİ iyi uygulamak gerekir.
Demek istediğim BURSASPOR LOGOSUNA dikkat çekmek istememdir.
UEFA internet sitesinde Bursa var. Avrupa’nın yazılı, görsel, sanal medyasında Bursa var. ‘Hepsi: ‘’Türk futbolunda DEVRİM!’’ diyor.
Şimdi neden bu kadar uzun (hoş, bana göre çok kısa ya!) yazıya giriş yaptığım! Çünkü Bursaspor artık Bursa’nın logosu olmuştur. O Başarılı olduğu sürece, tarihimizi, ipeğimizi, dağımızı pazarlayabilir ve daha üretken ve kent olarak gelir sahibi olabiliriz. Çünkü futbol, futbol olmaktan çıktı ve bir sanayiye dönüştü. Taraftar denilen kitle ortadan kalkıp, futbol balonu sönene kadar da öylece kalacak. Ne dersiniz, böyle bir ihtimal var mı?
Bazı okuyucular; ‘’Felsefeyi bırak, takımı yaz!’’ diye sitem ediyor… Haklılar. Ben (KOÇ /teknik direktör) düzeyinde bilgi sahibi değilim. Okur yalakalığı yapıp, şu oyuncuyu neden değiştirmedi ya da neden bilmem ne önlemi almadı gibi zırvaları, o yetkin olan insanlara karşın yazamam.
Ancak siz sevgili okuyucular kadar olmasa da benim de futboldan zevk alan bir seyirci olarak elbette bazı yorumlarım olur.
Örneğin, elbette bana göre İBB. Maçını kaybetmemiz, Sercan konusunda yapılan oyun planındaki değişikliktir. Sakın yanlış anlaşılmasın; Sercan elinde geleni yaptı, çok çalıştı ve de her zamanki gibi hırslı ve hızlıydı. Ama maçı tekrar videodan seyredin; Bursa’nın neredeyse her hücumu O’nun aşırı hırsı ve hızı nedeniyle OFSAYT diyerek kesildi.
Bursa hoca Sağlam’ın da dediği gibi: ‘’4-4-2- oynadık. Üzülmeye vaktimiz yok!’’ diye maçtan sonra verdiği demeçte, belli ki Sercan’a göre oyun kurulması gerektiğine dair üzerindeki baskıya işaret etmek istiyordu. Bakın Hoca’nın Sercan’ın olmadığı oyun planlarında 4-3-3 hâkim değil mi? Altı maçı böyle kazanmadı mı?
Yani İbrahim Öztürk'ün savunmadan Volkan Şen'i topa koşturmasına, diğer açıktan Ozan İpek’in şahlanışına bakarsanız ortada santrafor olarak Turgay Bahadır’ı görürsünüz.
Sercan şöhret olduktan sonra takıma monte edilemiyor. Çünkü serseri mayın gibi her alana koşturuyor. Diğer oyuncular da topu kime atacağını karıştırmaya başlıyor. Fener’e satılacak ya, yönetim de ‘’aslan cinotri!’’ yaratma derdinde. Hoca ne yapsın!
Sercan adisipline futboluyla Bursa’ya zarar veriyor. İBB maçını bana göre böyle kaybettik.
Yazımın başında söyledim; Bursa bir sevgidir her Bursalı için.
Ama Futbol; yönetici, koç ve sporcu için bir ATEŞTİR.
Biz taraftarlar da bu ateşte yanmayı seviyoruz. Bir KEYİF olsun diye yani! Kimse alınmasın…
30.03.2010 14:12:39, Tankut Sözeri
Bu yazı 3850
kez okunmuştur.
Sitedeki yazılardan yazarların kendisi sorumludur; site yönetimi
yazılardan sorumlu tutulamaz.
Bursaspor için internet üzerinde hazırlanmış ilk
internet sitesi "Bursaspor. net" Grup ÇEYNÇ Tarafından
Hazırlanmaktadır...
Sitenin alt yapısı ve yazılımı Profornet tarafından
sağlanmaktadır.