Makine Mühendisleri Birlik grubu olarak girdikleri Oda seçimlerini kazanan İ. Hakkı Kavurmacı ve yönetim kurulu geçtiğimiz Perşembe Kent Müzesi’nde basınla bir tanışma toplantısı düzenlediler. Samimi bir toplantıydı. Başkan ve yönetim kurulu üyeleri içtenlikle soruları yanıtladılar.
Bir odanın üyelerinin iş bulma konularında duyarlı olması çok doğaldır. Üyelerinin mesleki kariyerlerini yükseltmek için çalışmalar yapması elbette çok doğal. Zaten gazetelerde de basın toplantısı; “Üyelerine iş bulma kurumu” olmak istedikleri başlığıyla haber olarak yer aldı.
Ancak ben, başkanın çevre ve İl ile ilgilendiklerini söylemeleri üzerine; “Bir sivil toplum kuruluşu olarak, üstelik söylediklerine göre 3752 üyeli, entelektüel birikimi yüksek kentimizin bu en güçlü kuruluşunun, geçmişte Keşiş Dağı da denilen Uludağ köy ve ilçeleri ile ilişkiye girerek kentimizin önemli kazanımlarında imzaları olabileceğini söyleyerek geçen yıl Dağ-Der’in gezisinde gördüklerimi köşemde 25 Eylül 03 tarihinde yazdığım gibi aktardım:
“Harmancık’ı ilk kez görüyordum. Yazın son güneşli güzel günlerinden birindeydik ve Harmancık Osmanlı’nın taşıdığı ilk izleriyle öylece masum, öylece bırakılmış haliyle ve özellikle Veysioğlu Konağı ile kaybolmaya direnen güçlü duvarları ile sanki bizlere ‘Neden?’ diyordu, ‘Neden bu ilgisizlik? Size yurtluk tutalım diye muhkem tuttuğumuz duvarlarımız, bak ilgisizlikten çöküyor!’
Çift kanatlı güçlü ahşap kapının hemen üzerine oturtulmuş dört köşe Romalılardan kalma dört aslan başı kabartmalı taşın etrafı Osmanlı kara tuğlaları ile güneş kursu ile betimlenip gücün, kuvvetin sahiplenilmesinde mekânın kullanılmasındaki ustalık öne çıkıyordu.
Konağın hemen karşısındaki diğer konağın giriş kapısı üzerindeki ithaf yazısı ise uzun ömrü simgeleyen hayat ağacı ile marifet kapısını simgeleyen çarkı felek bir anlamda bize atalardan kalan mirasın belgeleriydi. Zaman az, gidecek yer çoktu. Yeni ortaya çıkarılan Derecik Kilise kalıntıları gezildi bu arada. Bize verilen tarihlemeye göre Bizans ikonoklatz (ikon kırıcılığı) dönemlere denk düşüyordu. Kilisenin tabanı Zeugma mozaiklerini kıskandıracak kadar görkemliydi. Üzeri toprakla örtülmüş, kilise duvarları belirlendikten ve bulunan mezarın üzeri de iki çinko levha ile korumaya alındıktan sonra köyün 24 saat sağladığı korumaya öylece bırakılmıştı.
Harmancık ve Derecik köyü iyice bir ele alınsa, başlı başına dünyanın çok yakından tanıdığı bir turistik yöre olup çıkar. Galiba Karacaoğlan’ın dediği gibi bir durum var yörede: ‘Üç şey vardır ki geçilmez; bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm.’ Bu yöreler henüz ölmemiş, toprağa yapışmış, doğa ile öylesine kaynaşmış halkı ile hala canlı, kıpır kıpır ama; sanki Barsa kenti ile arasında bir ayrılık var, bir de kendisi çok yoksul. Büyük kentler, ilçelerine öksüz evlât gibi davranmazsa büyük kent olurlar. Hele Büyükorhan’ın kendi kaderine terk edilmiş Ilıca Köyü termal sularını görüp de sularının boşa aktığını görmek insanı düşündürüyor.
Osman dede’nin köyünde geleneksel düğünde yediğimiz “yufka ıslama” Bursa mutfağına ne büyük bir katkı olurdu bilinseydi.”
Sonra da sözlerimi; “Bu köyler sizleri ve mühendislik bilgilerinizi bekliyor” diyerek bitirdim. İ. Hakkı Kavurmacı da Odalarının Merinos fabrikası alanında bir tekno-kent kurulması ile kentin artık ikinci bir üniversiteye gereksinme duyduğunu ve kendilerinin tercihinin Teknik Üniversite kurulması ve bununla ilgili temaslarının olduğunu bildirirken bana cevaben de Uludağ’da bir köyü “Kardeş Köy” olarak seçmek istediklerini, Osmanlı eserlerinin ortaya çıkarılması ve onarılmaları konularında katkıda bulunmak istediklerini, bu konularda bizim de yönlendirmemiz olmasından mutlu olacaklarını söylediler.
Bize kalırsa Makine Mühendisleri Odası Dağ-Der ile işbirliğine gider ve ya Harmancık Belediyesi ile ortaklaşa yürütecekleri çalışma ile talana uğramakta olan Veysioğlu Konağının onarılarak günümüze kazandırılmasını üstlenebilirler yada Ilıca Köyü ile temas kurarak buradaki jeotermal suların tanıtımı ile Bursa turizmine kazandırılma çalışmalarını ilgili dernek ve köylü ile ortaklaşa başlatabilirler. Çok ta iyi olur.
Üstelik daha yeni kabul edilen yasa değişikliği ile birçok bakanlığın yereldeki kurumları doğrudan İl Özel İdaresine bırakıldığı için, Vilayet makamına sunulacak sağlıklı projelerin de resmi olarak gerekli desteği bulabileceğini düşünüyorum.
Yaşadığımız zaman dilimi sivil toplum kuruluşlarını öne çıkarmaktadır. Bu kurumların kendi aralarında kuracağı ortak çalışma platformunun yaratacağı sinerji, halkın heyecanını tetikleyip yaşadığımız çevreyi olumlu yönde etkileyecektir.
27.06.2004 00:00:40, Tankut Sözeri
Bu yazı 3399
kez okunmuştur.
Sitedeki yazılardan yazarların kendisi sorumludur; site yönetimi
yazılardan sorumlu tutulamaz.
Bursaspor için internet üzerinde hazırlanmış ilk
internet sitesi "Bursaspor. net" Grup ÇEYNÇ Tarafından
Hazırlanmaktadır...
Sitenin alt yapısı ve yazılımı Profornet tarafından
sağlanmaktadır.
